Şube Başkanımız Celal DEMİRCİ, Sendikaların gelecekte etkin bir biçimde var olabilmesi ancak sendikaların yapısal dönüşümü gerçekleştirebilmeleriyle mümkün olabileceğini yazdı. İşte Demirci'nin konuyla ilgili yazısı:
Bütünü kucaklayan, kuşatan programlardan ziyade kısmi olan talep ve amaçlara yoğunlaşmalar da, yine sendikal hareketlerin en önemli handikaplarından biri olmuştur. Toplu Sözleşme Masasında sendikal rekabetin son dönemlerdeki bir getirisi aynı zamanda da memurlar açısından götürüsü olarak toplu sözleşmelerde öncelik ‘’bordro’’ kalemleri üzerinden değil; bütün memurları kapsamayan, sadece bir kısım memurları ilgilendiren yan kalemler üzerinden müzakere edilme noktasına getirilmiştir. Oysa toplu sözleşmeler ağırlıklı olarak ‘’bordro’’ üzerinden yürütülmelidir.
Yetkili sendikayı alanda kısmi olan talepler noktasında ( nöbet - fazla mesai ücreti, ek ders ücreti, sınav ücreti v.s.) sıkıştırmak… Ardından bu talepler yetkili sendika tarafından bir kazanım olarak elde edildiğinde alana dönüp bir önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi; imzalanan metni istatistik-matematik bilimine takla attıran bir algı operasyonuna dönüştürmek hangi öznel aklın ürünüdür?
Son dönemlerde her toplu sözleşme sonrasında yaşanan-yaşatılan ‘’memuru-sattılar’’ dejavusu aslında kime, neye hizmet etmektedir?
Sendikacılığın rakip görülen sendika üzerinden kendini ifade etmeye yönelik bu tarz bir oportünizme yönelmesi, günümüzün sorunlarına çözüm getiren bir dünya görüşünün olmaması, sadece üyelerinin dünya görüşlerini yansıtması, sendikal akıl tutulmasına ivme kazandırmış ve bu süreç sendikalara yönelik güven erozyonuna yol açmıştır.
Bunun günümüz sendikal hareketlerindeki yansıması; sendikal mücadelenin, kendi hayat bulduğu zeminlerden kayarak; mücadele ve hak arama platformunun dışında özüne yabancı bir alanda, pragmatist bir mantıkla hareket edip reformizme payanda olması ve sonunda ''söke söke hak alma'' noktasından, '' hükümetlerden hak dilenen '' bir konuma sürüklenmesidir.
Memur sendikacılığının etkin ve güçlü bir yapıya kavuşması için memurların sendikalara duydukları güven büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle; sendikaların alanı mayınlamaya yönelik algı operasyonlarından uzak durması, memurların sendikaya üye olma ve olmama nedenlerinin incelenmesi, memurların sendikal faaliyet ve politikalara ilişkin algı ve tutumlarının doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sendikaların üst yönetimlerinde alandan gelmeyen ‘’profesyonel sendikacı’’ tayfasının sendikal politikaları belirleyici bir etken olarak öne çıkmaya başlaması da teşkilatlarda sendikalara yönelik güvenin düşük olmasının ve tabanı kucaklayan politikalar üretilememesinin nedenleri arasındadır. Adeta teşkilat üye yapar ama politikaları üst akıl ‘’profesyonel sendikacılar’’ belirler yaklaşımında elitist bir sendikal anlayışa doğru zihin kırılması yaşanmakta…
Sendikal bürokrasinin sendikal alanı profesyonelleşme adına yozlaştırması ve sendikaların dar çıkar örgütü haline gelmesi sendikalara yönelik oluşan olumsuz algının bir başka nedenidir.
Beklentimiz; diğer sendikalara göre daha kolay örgütlenme imkânı sağlayan kamu sektöründe faaliyet gösteren memur sendikalarının her konuda sorumluluğu yasalara ve birbirlerine atma refleksinden vazgeçerek, sorumluluğu biraz da kendilerinde aramaları yönündedir.
’’Sendikaların gelecekte etkin bir biçimde var olabilmesi ancak sendikaların yapısal dönüşümü gerçekleştirebilmeleriyle mümkündür.’’
Celal DEMİRCİ
celaldemirci@gmail.com
https://twitter.com/celaldemirci
https://www.facebook.com/demircicelal